Uzun Bir Yanılsama Olarak Fatih Terim

Çok kıymetli bir arkadaşımın oğlunu kendine "klavye" olarak seçişiyle bu girişin şu alakası var;

Kavalyenin, yani sizlerin anlayacağı dilde klavyenin, başına oturduğumda Belçika - Türkiye maçının başlamasına saatler vardı daha doğrusu yerel saatle 13. sularında kavalyemle buluştum, bu bir riskse, evet risk aldım.

Şenol Güneş'in Dünya 3.lüğüne taşıdığı Türk Milli Takımını ve başarısını, Nurhan Damcıoğlu üstadı bile kıskandıran "kıvırtmalarla" olabildiğince yok saymaya, görmezden gelmeye, hani mümkünse bu 3.lüğü yok saymaya, aylardır midesine tek parça kemik iliği girmemiş ve sahipsiz bir kasap bulma sarhoşlamasıyla kabul etmeye hazır bir "kütle" yaşıyor Türkiye'de...

Dışardan bakıldığında birçoğu oturaklı, temiz aile babaları, oturmayı kalkmayı bilirler, entellektüel dünyanın ilgi alanlarına dair her zaman edecekleri birkaç cümleleri vardır, (gerçi hep aynıdır bu cümleler, e ezberle bu kadar oluyor, hepsi caz hastasıdır misal, ama caz müziği ortaya çıkaran sosyal olgulardan zerre haberi olmayan çoktur), muhataplarını etki altına alabilecek, orta zeka ağırlıklı Türk Spor Basını izleyicilerininin önemli kısmını kendi yanlarına çekebilecek kadar zekaları olduğunu da kabul etmeliyiz.

Bu çürük yumurta kokulu hazımsızlığın en önemli nedeni; O Türk Milli Takımı'nın başında Şenol Güneş'in olmasıdır. Kimseye minnet etmeyen, eyvallahsızlığını yaşadığı şehrin sokaklarına hakim olan duygudan alan, bir karar vereceği zaman bir "godaman" siyasetçiye, bir içi geçmiş gazeteci eskisine ya da bir genel yayın müdürüne değil de, sadece kendi aklı ve kavrayışından, birikiminden referans alan; akşamları orda burda içkili alemlere akmayan, yani "onlardan biri" olmayan Şenol Güneş yerine, misal Fatih Terim olsaydı o takımın başında, başımıza gelebilecekleri tahmin bile edemem. Ya Başbakandı "in-para-torumuz", ya da Spordan Sorumlu Bakan. Şenol Güneş gibiler ise; Nazım Hikmet'in "Kartallı Kazım"ı gibidirler; "KAVGADAN ÖNCE KARTAL'DA BAHÇIVANDI, KAVGADAN SONRA KARTAL'DA BAHÇIVAN"

Şenol Güneş, güneşin doğduğu yerde işini, sadece işini yapmaya devam ediyor. Sıfat ve apolet yerine, sevgil ve kardeşlik biriktiriyor. Ve sıfatlardan çok insanlara yakın duran Doğulular, Güneş'i bırakmamaya kararlı. Merak Ediyorum, Güneş'i, bir doğu Milli Takımının başında görürlerse elde hazır .okları var mıdır, varsa nelerdir, eğer kullanamazlarsa kendileri yemeyi düşünürler mi? 

TERİM

Ben Sayın Terim'in vücut dilinden hiç rahatsızlık duymadığımı sayısız defa yazdım, yetişme koşulları ve ülke iklimimiz göz önüne alındığında bu kadarcık bir falsonun tolere edilebileceğine inandım hep.

Terim'de beni rahatsız eden; sıradan bir futbol emekçisinden öteye tek bşir adım atamamış olmasına rağmen ülkeye "imparator" olarak yutturulmasıdır.

Sayın Terim'in hayatının en büyük şansı, en başarılı Türk jenerasyonunun, Hagi, Popescu ve Taffarel gibi mesleklerinin sonbaharlarını zirve performanslarla tamamlayan bir kadroyu 1ele geçirmesidir"

Terim'in hayatından; Emre, Tugay, Hakanlar, Ergün, Hagi, Popescu, Taffrel vb gibi o dönemin klas yaklarını çıkarın, geriye fiyasko antrenörlük denemeleri kalır. Ankaragücü ve Gzötepe fiyaskoları kalır. O kadroyu, şu an altılıdan başka uğraşı olmayan abim Ünal'a verseydiniz de sonuç değişmeyecekti. Zaten Ünal'da ipleri ister istemez Hagi'ye verecekti, O da gerekeni yapacaktı. Siz Terim zamanında takımı kim yapıyor sanıyordunuz? Ha, tamam o zaman!!

Diyeceğim şudur;

Fatih Tekke gibi Avrupa Standartlarına göre de "üst" sınıfta bir santrforu, sırf kapris uğruna milli takıma almayacak kadar kendine hayran bir " çakma imparator"la, Türk Futbolunun geleceği nokta budur.

Şenol Güneş'in Dünya 3.lüğünü küçümseyenler, bakalım tüm grupların en "lakerdası" bir gruptan çıkamayan imparatorumuza hangi tür "malzemelerle" yaklaşacaklar. Bence herkes boy aynasının karşısına geçip sırtını dönerek mabad nahiyesini iyice bir incelemesi lazım.

Maazallah, ne olur ne olmaz!