Ne baharlar, yazlar ve de kışlar geçirdik bölgemizin dört bir köşesinde. O köşegenlerin etrafında ve içinde acı, tatlı nelere tanıklık ettik. Ne dostluklar kurduk yaylasında, köyünde bölgem insanlarıyla. Hiçbir zaman yabancılık çekmedik. Karnımız acıktı..Bir köy evinin kapısını çaldık hiç çekinmeden. Karşımıza çıkan ninelerden ekmek, ekmek istedik. Hoş beş edildik, oturtulacak yer bulunamadık, üstelik hayır duada alarak karnımızı doyurduk.
Çekilen ve de çekilmekte olan bütün acılara, doğayla verilen mücadeleye rağmen solgun ve somurtkan yüzle karşılaşmadık. Asırladır sürdürülen gelenekleri, doğanın doyumsuz güzelliğiyle birleştirdik. .Sıkıntıları, güzel günleri de ekleyerek yansıttık haber bültenlerine..
Bazen devlet elinin geç uzandığı doğal afetlerde pat kapı yanlarında olduk. Onlarla üzüldük, ağladık. Sonra kendimize göre derman olmaya çalıştık. Çoğu zaman yolu, suyu, ekmeği birlikte aradık. Onların sessiz çığlıklarının megafonu olduk çoğu zaman.. Her an içimizde yaşayan o anların hep özlemini duyuyoruz. Yeniden koşmak istiyoruz oralara ve onlara.. Ama o günlere dair tesellimiz var. Hem de amortiden öte..Bu günlerde tozlu zarflarla çok uğraşıyoruz. Onların arasında bazen siyah-beyaz, bazen de renkli filmlerle dalarak gidiyoruz o günlere..
Anarken, dünden bugüne geçen 30 yıla yakın süreçte neler değiştiğini daha iyi görüyor ve sorgulayabiliyoruz. Aslında değişen fazla bir şey yok yaşam koşullarından ve doğal afetlerden yana.. Giriş, gelişme ve sonuç bölümleri yine hep aynı masallar. Değişen sadece işbaşındakiler, söylemler ve de teknoloji. Oralara hiç uğramayanlar yani.
Bizler yine onlara olan görevi yerine getirmenin uğraşı içindeyiz. Geçmişi bugüne taşıma, bugünle yüzleştirme adına. Gücümüz el verdiğince bölüm bölümde olsa insanlara anımsatacağız yaşananları acısıyla, tatlısıyla..