Basketboldan yüzmeye, voleyboldan hentbola, masa tenisinden atletizme pek çok sporu aktif olarak yapmış, amatör kümelerde 10 yıl futbol oynamış gerçek bir sportmen. Spor aşkına Çevre Mühendisliği yerine Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği'ni tercih etmiş, eski bir hakem olan babasının izinden yürüyerek hakem olmayı seçmiş. Özellikle bu sezon arka arkaya yönettiği maçlarla adını duyuruyor. Hakemliğe ne kadar ciddi baktığını ise "Amatör kümede yöneteceğim bir maça bile derbi yönetecekmiş gibi çıkarım" cümlesiyle özetliyor.
Röportaj: Mazlum Uluç (Tamsaha)
Son dönemde sık maç alan ve MHK'nın gözdesi olarak değerlendirilen genç hakemlerden birisiniz. Abdullah Yılmaz'ı yakından tanıyarak başlayalım isterseniz.
1978 Trabzon doğumluyum. 2001 yılında KTÜ Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Ana ihtisas dalım futbol, yardımcı ihtisas dalım ise basketbol. B diplomalı futbol antrenörü lisansına sahibim. Aynı zamanda FGM tarafından verilen HiF hakemliği eğitimciliği görevini icra ediyorum. İki kardeşiz. Dört yıllık evliyim. Asya adında 4 aylık bir kızım var. Eşim bankacı. Babam Azmi Yılmaz eski bir klasman hakemi.
Futbola ilginiz nasıl başladı?
Sadece futbola değil, sporun birçok dalına ilgi duydum. 10 yılı aşkın bir süre amatör kümelerde futbol oynadım. 10-13 yaşları arasında lisanslı yüzücüydüm. İlköğretim çağında okul voleybol ve hentbol takımlarında oynadım. Okullar arası atletizm yarışmalarında uzun mesafede üçüncülüğüm var. Ortaöğretim çağında masa tenisi ve basketbol oynadım. Lise ve üniversitede okul basketbol takımlarında yer aldım. Sporun birçok dalına emek vererek fiziksel ve zihinsel gelişimime katkı sağladığımı ve iyi bir altyapı edindiğimi düşünüyorum. Sayısal derslerde başarılıydım ve üniversite sınavında Çevre Mühendisliğini kazanmıştım. Ama spora olan düşkünlüğüm nedeniyle Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünü tercih ettim. Yetenek sınavına girdiğimde derece yapan ilk 5 kişi arasında burslu olarak okuma hakkını kazandım.
Hangi mevkide futbol oynamıştınız?
Santrfor olarak başladım, daha sonra stoper oynadım. Hayalimde hep orta saha oynamak vardı ama olmadı. Okulla futbol arasında bir tercih yapmam gerektiğinde babam devreye girdi. Onun da etkisiyle sahanın içinde yönetilen değil de yöneten olmayı tercih ettim ve hakem olmaya karar verdim. Küçükken babamın maçlarını izlerdim zaten. 1997'de futbol oynarken hakem kursuna başladım. Hakemlikte geleceğim olduğu söylenince ağırlığı bu noktaya verdim.
MHK'nın bugünkü yönetimi hakemlerin alt liglerde pişerek gelmesini önemsiyor. Bu açıdan bakıldığında siz kendinizi yeterince tecrübeli görüyor musunuz?
1997'da hakemliğe başladım ve 13 yıldır bu işin içindeyim. 13 yılda hakemliğin sabahını, akşamını, kışını ve yazını yaşadım. Yeterli deneyime ulaştığıma inanıyorum. Hiçbir klasman kategorisini az müsabaka yöneterek ya da 1 sezonda atlamadım. Bank Asya 1. Lig'de 3 sezon kaldım ve orada 26 müsabaka yöneterek Turkcell Süper Lig'e çıktım. 4 yıldır da Süper Lig hakemiyim. Bunun yanında 1 yıldır MHK tarafından mentörlük sistemine dâhil edildim. Talat Tokat Hocamız sadece mentör olarak değil, bir yaşam koçu gibi gelişimime büyük katkı sağlıyor.
Sezgilerin gücü çok önemli
Hakemlik yaparken futbol oynamış olmanın avantajlarını yaşıyor musunuz?
Gerçekten de futbol oynamış olmak iki iki dört eder gibi net bir avantaj. Futbolcu psikolojisini bilmek, yaşamak, empati kurabilmek, futbolcu gibi düşünebilmek saha içinde hakem için büyük bir artı. Hakemlikte kuralların yanı sıra oyunun yönetimi çok önemli. Oyunu yönetirken bazen sezgilerinize ihtiyaç duyarsınız. Sezgileriniz ne kadar güçlü olursa daha az hatayla maç yönetme şansına sahip olursunuz. Bu noktada da futbol oynamış olmanız devreye girer.
Kuralların yanında oyunun yönetiminden bahsettiniz. Bu oyunu yönetme kavramını biraz açar mısınız?
Oyunun yönetimi, futbolcu gibi düşünebilmek, yeri geldiği zaman gülebilmek, yeri geldiğinde beden dilinizle kızabilmek, yeri geldiği zaman oyuncuyla ilişki kurabilmek, ondan saygı beklemek ama yeri geldiğinde ona saygı göstermek olarak özetlenebilir.
Bu düzeye gelirken hangi özellikleriniz sizi ön plana çıkardı?
İl hakemliğinde amatör müsabaka yönetirken de klasman hakemi olarak alt liglerde görev yaparken de 4 yıldır Süper Lig'de düdük çalarken de her müsabakama bir derbi yönetiyormuşçasına istekli ve inançlı çıkıyorum. Özgüveni ve özsaygısı yüksek bir kişiliğe sahibim. Sezgilerime güveniyorum. Fiziksel yeterliliğim üst düzeyde. Futbol dalında ihtisaslaşmam, antrenörlük ve antrenman bilgisi eğitimi almam ve bu eğitim sürecini hakemlikle birlikte yürütmem sanırım avantajlarım oldu.
Antrenman bilgisi eğitimi aldığınızı söylediniz. Hakemlikte bu bilgi işinize nasıl yarıyor?
Şu anda Silivri kampı ve bireysel antrenman sistemiyle büyük gelişim sağladığımız, ortaya çıkan verilerle ortada. Ancak hakemin nasıl antrenman yapacağını, nasıl besleneceğini, nasıl dinleneceğini bilmesi gerekiyor. Çünkü hakem sahada en az futbolcu kadar koşuyor. Bireysel antrenman sistemi getirilmeden önce farklı yaş grubundan hakemler toplu antrenman yapardı. Bu sistem de hakem açısından yetersiz antrenman sorununu ortaya çıkartıyordu. Ben de antrenman eksikliğimi gidermek için haftada iki veya üç özel idman yapardım. Bu antrenmanı da o haftadaki ihtiyacıma göre belirlerdim.
Örnek aldığınız hakemler var mıydı?
Bütün müsabakaları izlerim. Buna özellikle İspanya ve İngiltere ligleri de dâhil. Her hakemin eksi ve artıları var. Ben her hakemin artısını alarak bir Abdullah Yılmaz hakemliği ortaya çıkarmaya çalışıyorum. İtalyan Roberto Rosetti'ye ise belki kendimden bir şeyler bulduğum, belki fiziğini sahaya yakıştırdığım ve beden dilini beğendiğim için sempati duyuyorum. Bu arada Trabzon hakemliği açısından da Turgay Güdü'nün yeri tartışılmaz. Marka değerinin çok yüksek olması sayesinde bölgemize getirdiği gelişim ve katkı çok büyük. Prensipli bir insan, örnek alınacak bir kişiliğe sahip ve gerçek bir yol gösterici.
Üniversitede eğitimini aldığınız taktik bilgilerin faydasını sahada görüyor musunuz?
Üniversitede anatomiden felsefeye, psikolojiden mental hazırlığa kadar pek çok eğitimi hem teorik hem de pratik olarak aldım. Bu da sahada daha rahat hareket etmemi sağlıyor. Şimdi Silivri kampındaki eğitimler de benim için bir pekiştirme süreci anlamını taşıyor ve kendimi bir doktora öğrencisi gibi görüyorum. Taktik bilgi konusuna gelince... Her maçla ilgili özel hazırlıklarım var. Yöneteceğim bir maç öncesi iki takımın da müsabakalarını izlerim. Nasıl oynuyorlar, hangi tip oyunculara sahipler gibi bilgiler üzerinde çalışırım. Hangi takım çabuk oynuyor, hangi takım kapanarak oynuyor gibi bilgiler bana saha içinde nerede duracağım ya da oyunu nasıl yöneteceğimle ilgili ipuçlarını verir. Örneğin "Bu maçtaki oyuncu yapısıyla veya bu taktikle avantaj uygulayabilir miyim?" ya da "Sert futbola izin verebilir miyim?" gibi soruların cevabını, müsabaka öncesinde yaptığım analizlerle belirlerim.
Hata yaptığınız maçların ardından neler hisseder, neler yaşarsınız?
Hepimiz insanız ve dediğiniz gibi hepimiz hata yaparız. Hatanın ardından da duygusal bir süreç geçiriyoruz. Geçmişte bireysel imkânlarımızla psikolojik destek alabilirdik. Ama şimdi MHK ve FGM'nin en büyük artılarından biri olarak 24 saat ulaşabileceğimiz bir psikolojik danışmanımız var. Zaman zaman aile yaşantımızla ilgili sorunlarımızı bile paylaşabileceğimiz Serdar Terekli Hocamız. Onun desteği sayesinde, duygusal süreçlerimizi çok daha çabuk atlatabiliyoruz.
Kendi iç muhasebenizi nasıl yapıyorsunuz?
Hemen hemen her maçın DVD'si bize gönderiliyor. Hiçbir problem olmasa dahi müsabakamı mutlaka izlerim. Benim için önemli olan artısı ve eksisiyle oradan çıkartabileceğim derstir. Bir tane ayrıntı bile çıkarsam, bir sonraki maçım için avantajdır.
Hoşa gitmeyen kararları vermekten çekinmem
Hakemlerin saha içinde oyuncularla kurduğu diyaloglar birbirinden farklı olabiliyor. Siz bu anlamda nasıl bir hakemsiniz?
Başta da söylediğim gibi özgüveni ve özsaygısı çok yüksek bir hakemim. Sakinim. Kararlı ve otoriter bir yapım var. Yeri geldiği zaman hoşa gitmeyen kararları vermekten çekinmeyen, lider karakterli bir yöneticiyim. Sahaya da bunu yansıtırım. Ama yeri geldiği zaman, geçmişte futbolcu olduğum için sahadaki oyuncularla empati kurabilirim.
Süper Lig hakemi olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Daha çok insan tarafından tanındım. Bunun verdiği sorumluluk adına daha fazla çalışarak başarımı daimi hale getirmeye çalışıyorum. Küçük sayılabilecek bir Anadolu şehrinde yaşıyorum. Trabzon gerçek bir futbol şehri. Dolayısıyla daha çok insan sizi tanıyor. Herkes kendince futbolu çok iyi biliyor. Bu nedenle sorumluluğum çok daha büyük.
İş hayatınıza gelirsek, öğretmenlik mi yapıyorsunuz?
Geçmişte kısa bir dönem öğretmenlik deneyimim oldu fakat şu an küçük çapta ticaretle uğraşıyorum. Yeni değişim ve gelişimlerle hakemlik oldukça yoğun bir mesai gerektiriyor. Başarım ve gelişimimdeki en büyük etkenlerden birisinin de hakemliğe daha fazla zaman ayırarak odaklanabilmek olduğunu düşünüyorum.
Hiç hakem olduğunuza pişman olduğunuz bir an oldu mu?
6-7 yıl önce Bank Asya 1. Lig'de iyi bir ilk yarı geçirmiştim. En başarılı üç hakemden biriydim. Sezon sonunda Süper Lig'e çıkmam söz konusuydu. Ancak askerlik dönemim gelmişti. Bir yandan da evlilik sürecine girmiştim. O dönemde bir karar vermeliydim ve askere gittim. Döndükten sonra hakemlik hayatım sekteye uğramıştı. Dolayısıyla Süper Lig'e yükselmem uzadı. O dönemde çok üzülmüştüm. Ama şimdi geriye bakıp da düşündüğümde, o zamanki üzüntümün yersizliğini fark ediyor, çok daha tecrübeli ve birikimli bir şekilde Süper Lig'e geldiğimi görüyorum.
Maçlara çıkmadan önce bir uğurunuz var mı?
Uğura kesinlikle inanmam. Kadere ve kısmete inanırım, her maçıma dua ederek çıkarım.
Hakemlikte bundan sonraki hedefleriniz neler?
İlk hedefim başarılarımı daimi kılmak. Toplumun inandığı, saygı duyduğu ve güvendiği hakem çizgimi korumak. Emeklerimin mükâfatını alıp takdir edilerek, yurt dışında Türk hakemliğini en üst düzeyde temsil etmek.
Yurt dışında temsil edebilmenin olmazsa olmaz şartlarından birisi lisan bilmek. Lisan konusunda hangi seviyedesiniz?
Henüz yeterli seviyede değilim. Eniştem yabancı dil öğretim görevlisi. Yabancı dil kursları bizim için yeterli değil. Hakem için özel kurslar gerekiyor. Çünkü hakemliğin dili farklı. Eniştemden rica ettim, belli bir program hazırlıyor. O program çevresinde kendisinden ders alarak yabancı dilimi geliştirmeyi planlıyorum.
Futbolun dışındaki hayatınızda neler var?
Aile ve dostlarıma vakit ayırmaya özen gösteriyorum. Kayınpederimle satranç oynayarak stres atarım. Karadeniz'in eşsiz doğa güzelliklerinden faydalanırım. Yaylalarda doğa yürüyüşleri yaparım. Müzik dinlemeyi severim. Kaliteli olan her türlü müziği dinlerim, ayrım yapmam. Yöresel oyunlarımızı izlemeyi severim ama oynamayı beceremiyorum. Üniversitede aldığım eğitimle biraz modern dans yapabiliyorum. Sinema ve tiyatroyu takip etmeye çalışıyorum. Atla gezinti yapmaktan çok hoşlanıyorum. Dört mevsim düzenli yüzmeye özen gösteriyorum. Şimdilerde ise yeni doğan bebeğimle ilgileniyorum. Televizyon dizileriyle hiç aram yoktur. Kaliteli film, belgesel ve maçları izlerim.
Maçları sessiz izlerim
Söz televizyondan açılmışken, spor programlarını izler misiniz?
Spor programları arasında ayrım yapmam. Benim için önemli olan o hafta oynanan müsabakaları izlemek. Yeri geldiğinde canlı yayınlanan maçlar dâhil televizyonun sesini kısarak seyrederim. Çünkü yayın sırasında hem spiker hem de yorumcu pozisyonlar hakkında değerlendirmeler yapıyor. Oysa ben pozisyonu ve yavaşlatılmış gösterimi izleyerek kendim değerlendirmeliyim. Bu nedenle sesi kısarak, başkalarının etkisi altında kalmadan kendi yorumumu yapmaya çalışırım.
Hakem yorumcularının yaptığı programları takip ediyor musunuz?
Hayır. Çünkü önemli olan pozisyonu benim nasıl gördüğüm. Burada benim ve MHK'nın değerlendirmesi önemli. Zaten Silivri kampında yapılan da bu. Benim verdiğim kararların, Silivri kampında MHK'nın yaptığı yorumlarla örtüşmesi yeterli. Eksikler ve hatalar varsa da bunları MHK'nın görüşleri doğrultusunda düzeltmem gerekiyor.
Hakem maçla beslenir
Bu sezon üst üste maçlar alıyorsunuz. Arka arkaya maç yönetmenin hakemin konsantrasyonun bozulmasına ve yorulmasına yol açtığı tezi var. Siz bu teze katılıyor musunuz, yoksa art arda maç yönetmek bir hakem için avantaj mıdır?
Başkanımız Oğuz Sarvan'ın da üzerinde özellikle durduğu gibi, hakem ne kadar maça çıkarsa o katar deneyim kazanır, o kadar gelişim sağlar. Esasında 1 hafta uzun bir süre. 90 dakika maç yönetiyorsunuz, bir sonraki 90 dakikaya 1 haftanız var. Bu sürede yorgunluğunuzu atabilir, fiziksel ve mental hazırlığınızı yapabilirsiniz. Hakem başarıyla beslenir. O başarı, hakemi bir sonraki maçta daha üst başarılara götürür.
Bugünkü MHK'nın hakemlere neler kattığını düşünüyorsunuz?
UEFA Konvansiyonuna üyelik sürecimiz bu sezonun Eylül ayında resmen gerçekleşti. Bu da hakemlik adına çok önemli bir gelişme. Ardından Türk hakemliğinin gelişimini desteklemek adına Jaap Uilenberg eğitimci olarak atandı. Bence Uilenberg Türk hakemliği adına bir milat. Bu üyelik sürecinin gerçekleşmesini sağlayan TFF, MHK ve FGM yöneticilerine teşekkür ediyorum. Bunun yanı sıra şu anki sistemde bizim için en önemli gelişmelerden biri de ihtiyaç ve isteklerimizin dikkate alındığı bir TFF ve MHK'yla çalışıyor olmamız. Hakemiyle iletişimi üst düzeyde olan bir yönetici topluluğumuz var. Bu iletişim hakem ve MHK arasında karşılıklı güveni sağlıyor. Bu iletişim sayesinde başarılarımızın önemsenip taçlandırıldığını görmek hepimizi sevindiriyor, motive ediyor.