Kısa adı Trabzon Teknokent olan Trabzon Teknoloji Geliştirme Bölgesi AŞ. ‘nin resmi açılışı Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak, Trabzon Milletvekilleri Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Mustafa Cumur, Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, KTÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özen, AR-GE Dairesi Genel Müdürü Ziya Karabulut , KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, Teknokent Ortakları Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Meclis Başkanı Ali Osman Ulusoy, Yönetim Kurulu Başkanı M.Suat Hacısalihoğlu, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Güngör Köleoğlu,. Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan katıldı.
KTÜ Prof. Dr. Osman Turan Kongre Merkezi’nde yapılan açılış konuşmaları törenine şirket ortakları, akademisyenler, iş adamları ve bürokratlar katıldı. Trabzon Teknoket Yönetic i AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Orhan Aydın, Teknoparkların krizlerden daha az etkilendiğini, üniversitedeki bilgi birikimini sanayiye aktarmada önemli işlevleri olduğunu söyledi.
Aydın, iş dünyasına yaptığı çağrıda, yenilenmek ve gelişme sağlamak isteyenler, girişimciler, yeni ve ileri teknoloji kullanmak isteyenler, yeni ürün geliştirmek isteyenler ile AR-GE yapmak isteyenlerin Trabzon Teknokent’e başvuruda bulunmasını istedi. Merkezde faaliyet gösterecek firmaların daha kolay proje alabileceğini, markalaşma süreçlerine, patent ve benzeri konularda destek göreceğini, dış pazarlara açılımda ve işbirliklerinde daha ön plana çıkabileceğini bildirdi ve Trabzon’da Teknopark’ın önemli avantajları olduğunu söyledi.
KTÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özen’de, sevinçli ve gururlu olduklarını, uzun bir süreden beri heyecanlı bir bekleyişin Trabzon Teknokent’i kazandırdığını vurgulayarak emeği geçen herkese teşekkür etti. Ülkelerin en önemli gelişmişlik ölçütünün bilgi ve teknoloji üretmesi olduğunu ifade ederek bunu başarıyla yürüten ülkelerinde küresel pazarlarda öne çıktıklarına dikkat çekti. Bu anlamda kurulan Teknokent’lerin bulunduğu illerin de öne çıkmış olduğunu belirtti.
Kent ve üniversite işbirliğine önem verdiklerini vurgulayan Rektör Özen, il ve bölgenin gelişmesinde ortak işbirliğinin, ortak iş yapma kültürünün Trabzon Teknoloji Merkezi ile de ortaya konulacağını söyledi, kurucu bütün ortaklara teşekkür etti.
Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık’da globalleşen dünyamızda daha rekabetçi, daha gelişmiş ülke ve millet haline gelebilmek için teknolojinin üretime uygulanması ve sürekli gelişmesi ve yenilenmesinin ülkelerin vazgeçilmezi olduğunu aktardı.
Vali Kızılcık, AB’nin 2000 – 2010 dönemi Lizbon stratejisine bakıldığında daha rekabetçi ve bilgi temelli bir bloğun oluşturulmasının önemle altının çizildiğini ve hedef olarak 2010 – 2020 dönemi için kararlaştırıldığına dikkat çekti. “Ülkemize geç gelen Teknopark uygulaması, hep söylediğimiz üniversite – sanayi işbirliğinin de önemli bir altyapısıdır. Üretilen bilginin, sanayiye uygulanması, üretimin sağlanması, sanayinin bilgiye sağlanması ile oluşmaktadır. ”dedi.
Türkiye’de Teknokentlerin sayısının 39’a ulaştığının, 28’inin faal olduğunu ifade eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Trabzon Teknokent’in 6.1 milyon Türk lirası ile tamamlandığını, bakanlığın 5.3 milyon Tl katkı payı bulunduğunu aktardı.
Bakan Ergün, Teknokentlerde faaliyet gösteren firmaların 1.500’e, çalışan insan sayısının ise 13 bine ulaştığını belirterek, buralardan yapılan toplam ihracatın da 550 milyon dolar düzeyine yükseldiğini bildirdi.
Trabzon Teknokent’de 19 firmanın kabulünün yapıldığını, 8 firmanın faaliyetlerini yürüttüğünü, 8 patent başvurusunun sağlandığını aktaran Bakan Ergün, “Bu coğrafyada yeni ve orijinal bir çok proje çakıcaktır. Artık Teknokentlerin sayıları kadar kalitelerinin de artırmalıyız. Kanada ve ABD ‘de yaptığımız görüşmeler sonucunda bu ülkelerdeki Teknokentler ile işbirliği yapmamız gerektiğini belirledik. Teknoparklar niye önemli, Türkiye’nin önündeki gücü ve rekabeti buradadır. Ucuz işçi, ucuz hammadde bizim işimiz değil. İleri teknoloji ve üretimdir. ”diye konuştu.
Trabzon Teknokent’in yurt dışında bağlantılarının sağlanmasını, bu konuda hedefin silikon vadisi ile işbirliği olarak belirlemeyi öngördüklerini belirten Bakan Ergün, “ Trabzon Teknokent belirli bir sektörde uzmanlaşması gerekmektedir. Önerim budur. ABD’deki örneklerini inceledik. Bir bölümü tıp, bir bölümü yenilenebilir enerji üzerine uzmanlaştı. Trabzon Teknokent’e önerim uzmanlaşacağı alana yönelmesidir. Türkiye’de beklentimiz de budur.”
Törende konuşan Bakanı Faruk Nafız Özak, Trabzon’un sahip olduğu değerlere Teknokent’in eklendiğini söyledi. KTÜ’yü kuranların, teknik kelimesini bilinçli kullandığını belirterek, “ O günkü kuruluş gerekçesini okudum, çok etkilendim. Bu bölgenin insanının zeki olduğu belirtiliyor. Trabzon artık, turizm, spor, eğitim, sağlık, ihracat, lojistik merkez özelliğinin yanına teknoloji merkezi kimliğini ekledi.”dedi.
Bakan Özak, 21. Yüzyılın iki önemli değerinin olduğunu bunların gençlik ve bilgi olduğunu ifade ederek, “Bu iki değeri bir arada tutabilirsek bu yüzyıla hakim oluruz. Bilim ve teknoloji Yüksek Kurulu’nda bilimsel yayın artışında dünya ikincisiyiz. Bugün Avrupa’nın 6., dünyanın 17. Büyük ekonomisiyiz. İnşallah 2023 yılında dünyanın 10. Büyük ekonomisi oluruz.” açıklamasında bulundu. Sözlerinin son bölümünde ise Avrupa’da ekonomik sıkıntılara karşı alınan tedbirleri sıralayarak, Türkiye’nin ise 100 bin memur alarak yoluna devam edeceğini kaydetti.
Açılış konuşmalarının bitiminde, Bakan Nihat Ergün ile AR-GE Genel Müdürü Ziya Karabulut’a, Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak, Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, KTÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özen birlikte plaket sundu. Ardından KTÜ kampüsünde inşa edilen merkezin kurdelesi kesildi. Bir süre merkez içinde faaliyet gösteren firmaların teknolojik ve yenilik çalışmaları hakkında bilgi alındı.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN UN TRABZON TEKNOLOJİ GELİŞTİRME MERKEZİ AŞ. ‘NİN RESMİ AÇILIŞ TÖRENİNDE YAPTIĞI KONUŞMA. (12 Kasım 2010)
“Sayın Bakan,
Saygıdeğer Hocalarım,
Değerli Öğrenciler,
Değerli Misafirler,
Trabzon Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin açılışında aranızda bulunmaktan büyük mutluluk duyuyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, dünya sahnesine yeniden çıkan, her geçen gün, dünyanın önde gelen ülkeleri arasındaki yerini alan bir ülkedir.
Özellikle son 8 yılda başardığımız büyük değişim, bizi hayatın her alanında yeni bir boyuta geçirmiştir.
Toplumların kalkınma süreçlerinde dikkat etmeleri gereken iki önemli husus olduğunu düşünüyorum.
Bunlardan birincisi, ekonomik, sosyal, demokratik ve kültürel kalkınmayı bir arada sürdürmektir.
Zira bu birliktelik ve uyum sağlanamazsa, herhangi bir alanda sağlanan başarı kalıcı olmayacak ve ülkenin çıtasını yukarıya taşımayacaktır.
Dikkat edilmesi gereken ikinci husus ise, kalkınmanın ülke sathına yayılması ve farklılıkları artırmaktan ziyade adaleti yaygınlaştıran bir rol üstlenmesidir.
Bu iki önemli hususun da yerine getirilmesinde, üniversiteler çok önemli bir sorumluluk üstlenmektedir.
Artık üniversitesi olmayan şehrimiz kalmamıştır ve bu yeni üniversiteler, bulundukları şehirlerin potansiyellerini geliştirmeye başlamışlardır.
Mevcut üniversitelerimizin nitelik ve kapasiteleri de her geçen gün artmakta, daha modern bir kimliğe kavuşmaktadır.
Bugün bütün şehirlerimiz, ekonomik ve sosyal kalkınmaya önemli katkı vermeye başlamışlardır.
Mesela 2002’de sadece 234 milyon dolar ihracat yapan Trabzon, 2008’de 910 milyon dolar, 2009’da ise 815 milyon dolar ihracat yapmayı başarmıştır.
Artık yıllık ihracatı 1 milyar dolara dayanan bir şehrin üniversitesi de, bu şehrin ihtiyaçlarına cevap verecek bir nitelikte olmalıdır.
Bugün açılışını yaptığımız teknoloji geliştirme bölgesiyle birlikte, köklü üniversitelerimizden Karadeniz Teknik Üniversitesi de gücünü ve etkinliğini artırmıştır.
Değerli Konuklar,
21. yüzyılda toplumların ekonomik kalkınmasını ve refah düzeylerini belirleyen en önemli unsur, teknolojik gelişme ve bilimsel ilerlemelerdir.
Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrım, esas olarak teknoloji üretme ve kullanma kapasitesine dayanmaktadır.
Dünyada bazı ülkeler, teknolojiyi üretirken, diğer bazı ülkeler ise, bütçeleri nispetinde, üretilen bu teknolojiyi kullanmaktadırlar.
Lider bir ülke olmayı hedefleyen Türkiye’nin, bilim, teknoloji, ar-ge ve yenilikçilik gibi alanlarda da lider ülkelerden biri haline gelmesi gerekir.
Türkiye, öncelikle teknoloji transferini minimum düzeye indirmeli, daha sonra dünyaya teknoloji ihraç eden bir ülke olmalıdır.
Bugün tüm dünyaya ihracat yapan ülkemizin, ihracat gelirlerini artırmasının yolu, artık pazar genişletmeden ziyade ürün yelpazesini zenginleştirmekten geçiyor.
Zira günümüzde ekonomik başarı, teknolojinin bir fonksiyonu haline gelmiştir; teknoloji yoğun ürün ve üretim yöntemleri geliştirmeyen ülkelerin, küresel rekabet gücü kazanma ihtimali kalmamıştır.
Türkiye’nin bu yoğun yarışta ön sıralara çıkması için, üniversitelerimize büyük sorumluluk düşüyor.
Üniversite, sadece bilgi üretilen ve ders yapılan bir yer değildir, üniversiteler, aynı zamanda bilginin ürüne dönüştüğü ortamlardır.
Bu nedenle, başta üniversite eğitimi olmak üzere eğitimin her aşamasını ekonominin ve sanayinin ihtiyaçlarına uygun düşecek şekilde örgütlemek gerekir.
Bakanlık olarak, üniversite sanayi işbirliğinin sağlanması, üretimde daha ileri bir safhaya geçilmesi ve yüksek katma değer üretilmesi için, önemli projeler yürütüyoruz.
San-tez Projesi ile hem üniversite-sanayi işbirliğini sağlayacak hem de orijinal fikirlerin ürüne dönüşmesini sağlayacak adımlar atıyoruz.
Teknogirişim Sermayesi Desteğiyle, nitelikli gençlerimizin teknoloji odaklı iş fikirlerini hayata geçirmeleri için, her yıl 100 gencimize, karşılıksız 100 bin lira veriyor, kendilerine teknoparklarda yer tahsis ediyoruz.
Bugüne kadar desteklediğimiz 180 teknogirişimcimizden bazıları, daha şimdiden fikirlerini ürüne dönüştürdüler ve satış yapmaya başladılar.
Daha düne kadar fikirlerini hayata geçirmek için risk almak ile iyi bir işte çalışmak arasında bocalayan bu gençlerimiz, artık kendi işlerinin sahibi olmuşlardır.
Bu 180 iş fikrinin, 76’sı enformasyon, 30’u elektrik-elektromekanik, 29’u makine, 21’i malzeme, 16’sı biyoagroteknoloji, 7’si kimya ve 1 tanesi de Tıp Teknolojisi alanındadır.
Gelecek yıl programı için, 30 Kasım’a kadar ön başvuruları almaya devam edeceğiz; burada bulunan genç arkadaşlarımızı da bu fırsattan yararlanmaya ve kendi işlerinin sahibi olmaya davet ediyorum.
Trabzon’da bu destekten yararlanan 9 arkadaşımızın 6 tanesi, çalışmalarına teknoloji geliştirme bölgesinde devam ediyor.
Firmalardan bir tanesinin ürününü geliştirdiğini, satış haklarını lisansladığını ve ürünü piyasaya çıkarmadan önce patent başvurusu yapacağını da sizlerle paylaşmak isterim.
Destekten yararlanmayı düşünen arkadaşlarımızın, buradaki teknogirişimcilerimizle temasa geçmeleri, onların projelerini incelemeleri ve destek hakkında bilgi almaları da çok faydalı olacaktır.
Bu sene, destek sağlayacağımız teknogirişimci sayısını, yıllık 300’e çıkarmayı planladığımızı da hatırlatmak istiyorum.
Değerli Konuklar,
Teknoloji üretiminin tarihine baktığımızda, bu çalışmaların tüm dünyada üniversite-sanayi işbirliği içinde yapıldığını ve bu konuda en etkin mekanizmalardan birinin teknoparklar olduğunu görüyoruz.
Zira bu işbirliği, bilgi, sermaye ve nitelikli iş gücünü bir araya getirerek, teknoloji yoğun ürün ve üretim yöntemleri geliştirmeye zemin hazırlar.
Gelişmiş ülkelerin, üniversite-sanayi-devlet işbirliğini sağlayacak teknokent benzeri yapıları uzun yıllar önce kurduklarını görüyoruz.
Bu bölgelerde, yenilikçi şirketlere, teknoloji üretebilmeleri için birçok imkân sağlanmakta, devlet tarafından çeşitli muafiyetler verilmektedir.
Bugün dünyada söz sahibi olan IBM, Bayer, Nokia ve Ericsson gibi birçok dev şirket dahi, teknokentlerde faaliyet göstermektedir.
Ülkemiz son yıllarda, bilim ve teknoloji politikalarında radikal bir değişiklik yaşamış, bu konulara gereken önemi vermeye başlamıştır.
2009 yılında, Ar-ge’ye ayrılan kaynağın milli gelire oranı binde 8.5 olmuştur; ancak bu oranı binde 20’lere kadar çıkarmamız gerekiyor.
Şuraya dikkatinizi çekiyorum, 2002’de göreve geldiğimizde Türkiye’de kurulu teknopark sayısı sadece 2 iken, bugün kurulu teknopark sayımız 39’a ulaşmış, bunların 28 tanesi de faaliyete başlamıştır.
Gelişmiş ülkelerin çok daha önce kurdukları bu yapıya, ülkemiz ne yazık ki, yeni yeni kavuşmaya başlamıştır.
Faaliyette olan 28 teknoparkta, firma sayısı 1.500’e, istihdam edilen personel sayısı 13 bine ve yapılan ihracat 540 milyon dolara ulaşmıştır.
Bu firmalar, ağrılıklı olarak yazılım, bilişim, elektronik, ileri malzeme teknolojiler, tasarım, nanoteknoloji, biyoteknoloji, otomotiv, tıp ve yenilenebilir enerji gibi kritik sektörlerde faaliyet göstermektedirler.
Bugün açılışını yaptığımız teknoloji geliştirme bölgesinin toplam yatırım bedeli 6.1 milyon liradır ve Bakanlığımız buraya 5.3 milyon dolar ödenek tahsis etmiştir.
Bugüne kadar 19 firmanın kabulü yapılmış ve 8 firmamız da üretime başlamıştır.
Bilişim ve tıp gibi alanlarda yoğunlaşan bu firmaların 40 proje yürüttüklerini ve bugüne kadar 8 patent başvurusunda bulunduklarını görüyoruz.
Ben kısa süre içinde, bu sayıların daha çok artacağına ve bu bölgenin, önemli bir teknoloji merkezi olacağına ve bu coğrafyadan, birçok yeni ve orijinal proje çıkacağına eminim.
Şu hususu da hatırlatmak istiyorum: Teknoparkların sayılarını artırmak kadar, kalitelerini artırmaya da büyük önem veriyoruz.
Ekim ayında önce Fransa’da Avrupa’nın en büyük teknoparkı olan Sophia Antipolis’te bazı incelemeler yaptık.
Ardından Amerika’ya giderek, silikon vadisinde ve üniversitelerde oldukça faydalı temaslarda bulunduk.
Dünyadaki başarılı örnekleri incelemek, teknoparkların kalitelerini artırmak için, ufuk açıcı olmuştur.
Bu iki ziyarette, ülkemizde teknoparkların yabancı ülkelerdeki teknoparklarla irtibatını da artırmamız gerektiğini tespit ettik.
Bu tecrübeleri, önümüzdeki dönemde uygulayacağımız politikalara da aktarmayı düşünüyoruz.
Mesela her yıl, ülkemizdeki teknogirişimcilerin bazılarını yurtdışına göndermek ve küresel pazarlara açılmalarını sağlamak istiyoruz.
Amerika’daki üniversiteler, genellikle belli alanlarda uzmanlaşıyorlar; mesela Houston Üniversitesi tıp, Teksas Üniversitesi de enerji alanında uzmanlaşmış.
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin ve teknoparkının da buna benzer bir uzmanlaşmayı planlaması faydalı olabilir.
Böylece, özellikle denizcilik, su ürünleri, çay gibi bölgenin potansiyeline hitap eden alanlarda gelişmeler sağlanabilir.
Konuşmamın sonunda açılışını gerçekleştirdiğimiz teknoparkın üniversitemize, Trabzon’a ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.