Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın Kıbrıs Türk halkı ve Türk milleti için büyük bir kayıp olduğunu söyledi.
Hacısalihoğlu, KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın vefatı nedeniyle yayımladığı mesajda, Denktaş’ın ömrünü Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne ve adada barışa adadığını ifade etti.
Türk milletinin her zaman Rauf Denktaş’ın yanında yer aldığını ifade eden Hacısalihoğlu, “Büyük devlet adamı, KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesinin sembolü olmuştur. Gerek resmi görevleri sırasında gerekse ömrünün son döneminde anavatandan kendisine destek ziyaretinde bulunan herkese kucak açmıştır. 2010 yılında odamızın bir heyetle kendisine yaptığı ziyarette Karadenizlilere ve Trabzonlulara duyduğu sevgisini bir kez de daha bizlere ifade etmişti” dedi.
Başkan Hacısalihoğlu, merhum Rauf Denktaş’a Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere, Türk milletine ve Kuzey Kıbrıs Türklerine başsağlığı diledi.
TTSO Heyeti 2010 yılında Denktaş’ı ziyaret etmişti
TTSO Meclis Başkanı Ali Osman Ulusoy ve TTSO Yönetim Kurulu Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu’nun başkanlığında Denktaş’la yaptığı görüşmeye işadamı Sefer Ulusoy da katılmıştı. Heyeti ağırlayan Denktaş ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirmiş ve önemli açıklamalarda bulunmuştu.
Denktaş, TTSO Heyetine verdiği büyük mücadeleyi anlatmıştı
2-5 Mayıs 2010 tarihinde TTSO Meclisi’nin KKTC’ye ziyareti sırasında görüştüğü Denktaş, KKTC’nin kuruluş sürecinde verilen mücadeleyi çarpıcı bir şekilde ifade etmişti.
Verilen mücadeleyi bilmeyen bazı çevrelerin bunu anlamakta zorlandığını ve kendisinin de muhalefet tarafından kötü gösterildiğini anlatan Denktaş, KKTC’nin ekonomik gelişimine şu cümlelerle dikkat çekmişti:
“Burada o zamanki muhalefet CTP ve diğerleri gençlere “Denktaş hapishanesi burası. Kapıları açmaktan korkuyor, çünkü Rumların iyi olduğunu, dost olduğunu göreceksiniz, görmenizi istemiyor. Kapıları kapalı tutuyor. Hapishanedesiniz. İşgal altındasınız” diyordu. Rum da, “Kendi tarafına o bıraktığımız güzel yerleri harap ettiler. İşgal altında kafa kaldıramazlar, söz söyleyemezler. Açlık var, parasızlık var, işsizlik var. Onun için sabredin biraz daha çökecekler” diyor. Adam Kıbrıs Hükümeti olarak yoluna devam ediyor. Nihayet Serdar geldi, benim oğlum. Dedi ki; “Baba, bu gençler hep saldırıyor bize. Hapishanede yaşatıyorsun sen bizi, diye. Ne sakıncası var kapıyı açmanın” dedi. Türkiye’den de bir heyet vardı. O heyete de Serdar konuyu açınca, “Tamam açın” dedi. Şartları koyduk tabi. Polis kontrolü var. Pasaport ve kimlik göstereceksiniz. Rum liderliği kıyamet kopardı. “Sakın gitmeyin” dedi tanımama anlamında. Kimse dinlemedi. İlk geçişte, bir haftanın içerisinde 10 bin, 20 bin kişi geldi. Nereye geldiler, bıraktıkları evleri görmeye geldiler. Bizimkiler de o tarafa bıraktıkları köyleri görmeye gittiler. Şimdi gelen Rumlar ne gördü? Sizin gördüğünüz inkişafı gördü. Adam diyor ki, “Benim evim Girne’nin kenarındaydı, ortasında buldum” diyor. Efendim, yollar, köprüler, limanlar, ne istersen var. O tarafa gidenler de köylerinin yerle bir edilmiş olduğunu gördüler. Rum’un suratını görmüş oldular. İki can ciğer ahbap varmış. Buluşuyorlar. Alıyor, götürüyor onu evine gezdiriyor, gösteriyor. Geliyorlar kapıya, Rum diyor ki, “Ah ah eski günlere bir dönsek”, diyor. Cevap, “Dönelim arkadaş ama herkes kendi evine”
“Kıbrıs’ta bizim 3 değişmez şartımız var”
Kıbrıs görüşmelerinde kendilerinin üç önemli şart ileri sürdüğünü ve bunlardan taviz vermediklerini ifade eden Denktaş, uzun yıllar süren karşılıklı görüşmeleri de şu cümlelerle özetlemişti:
“20 sene bekledim devlet kurmayı, tam 20 sene. Bir federasyon olur mu, olmaz mı? Dediğim gibi 11 yıl benimle görüştü Kyprianou. 11. yılda seçimi kaybetme noktasında; “Ben hiçbir zaman federasyona inanmadım ki” dedi. “Ben Makarios’un vasiyetini uyguladım”, dedi. Neydi vasiyet, “Yaptıklarımla ben Kıbrıs’ı Enosis noktasına getirdim.” Bundan ancak Enosis için geri adım atabilirsiniz. Yeniden bir Enosis’i yasaklayan bir anlaşma yapamazsın. Bitti. Adam diyor ki, “Ben bunu yaptım ama bizim 11 yılımız gitti. 5 yıl Vasiliu ile aynı. İmzaya çağırdılar bizi, artık her şeyi anlaşmışız. Adam dedi ki; “Ben müzakereye geldim, imzaya gelmedim. Niçin? Seçim zamanı. Klerides bas bas bağırıyor. “İmzalarsan Denktaş’a satmış olursun adayı”, diye. Adam geri geldi. Seçimi kaybetti. Klerides geldi. On yıl onunla devam ettim. Aynı şekilde. Dediğim gibi iki üç noktada yenilemediğimiz için her istediklerine razı olduk. Bir kurucu ortak olacağız bir. Türkiye’nin garantörlüğü devam edecek iki. Ve halklarımız egemen bir halk olarak geçecek tarihe. İki eşit egemen halk. Tek halk iki toplum şeklinde anımsarsanız anlaşma yaptılar.”