Rehber :
   
Lokanta
Üstad Yemek ve Kebap Salonu
Şahane Yemek ve Kebap Salonu
Çınar Lokantası
Güloğlu Baklava & Kebap
Özdemir Kasabı
Akçaabatlılar Köfte & Balık
Kıbrıs Lokantası
Tamamını Göster...
   
    Kullanıcı Adı:   
    Parola:           
                       
21.06.2009
Nurcan Yazıcı Yazdı..


BABALAR, EN SON NE ZAMAN ÖPTÜNÜZ KIZINIZIN YARASINI!

Ben hep babamın kızı oldum.

Oda kızlarının babası…  “gidene kadar!”

Kızlar anneleri ile varolur, annenin arkasında yaşar, ama gözleri babada atar! Babaya bakar.  

Yüreğindeki hesabı bile babayla görür de, ilk aşkını onunla kıyaslar. Hatta kızlar, “biraz baba arar” hayatına girecek adamda…

Babasını anlatırken gözlerinde sözlerinde gurur vardır kızların… Erkek tanımını ilk onunla yapar, çünkü babanın adımları güvendir ona…

Çoğu zaman Anne, sözleri ile “başkaları ne der”i ortaya getirip, kızlarının çemberini daraltırken… baba, varlığı ile özgür duygular yaşatır kızına…

 Onun, her şeyimizden haberi olurdu, bizi gözleri ile izler, yetmediği yerde yüreğine sorar, neler yaptığımızı bilebilirdi.

Bazen sıkılır kızardık ama her seferin de nasihatleriyle kendine güvenmemizi sağlar, farklı olduğunu da bize hissettirirdi.

Ödevlerimizi bitirmemiz için yardım eder, hasta olmayalım diye gece boyunca defalarca kalkar “üstleri açılmış mı acaba diye” yorganımızı kontrol ederdi. 

Otoriterdi, buna rağmen sevgisini gösterecek ortamlardan hiç kaçınmaz, fırsatını bulduğu anda farklı sözcüklerle, bize olan sevgisini süsleyerek söylerdi.

En çok beklediğim, “on erkeğe bedelsin” sözleriydi… ne kadar önemliydi benim için. İşin içinde sevgisinden öte, onun tarafından beğenilmek taltif edilmek vardı.

Duyguları; öfkesi ile sevgisi, sıcakla soğuk gibi aynı dereden, yan yana hiç karışmadan akardı; serin rüzgârlar estirirdi bize doğru, esenlik doldururdu evimize…

Hasta olmayı en çok seven çocuk bendim, herhalde. Dedim ya, geceleri bile bizi izler, üzerimizi defalarca örter, hele hasta olunca bu ilgisini 5 yıldızlı otel ihtimamında verirdi.

Sanki ellerinden uçup gidiverecekmişiz gibi hep tedirgin bakardı yüzümüze…

Geceleri ,ateşimize bakıyor bahanesi ile saçlarımızı okşar, daha bir severdi sanki hastayken bizi,alnımızdan öperken “öpeyim de iyileş” derdi, ilaç gibiydi sevgisi..

Çocukken çok zayıftım, sık sık düşer yara bere içinde kalırdı dizlerim. Ağlayarak beklediğim tek ilaç, babamın sözleri; ”gel öpeyim de geçsin”  idi.

Öperdi ve acım dinerdi.

Bu yüzdendir, her düşmem de, onu beklemem… bulamadığımda daha bir yanması acılarımın ve hâlâ kanar öpmediği bazı yaralarım.

Dedim ya, o öpücükler; beni sevdiğini hissettiğim en özel anlardı.

O zamanlar TV yok, akşamları bana şarkı söyletir, kardeşlerime güreş tuttururdu.

Gülmesi az, “susuz” komiklikler yaptırır, tiyatro kurardı evimizdeki salonun ortasına… seyircisi de, eleştirmeni de kendi.

Onunla öğrenmiştik, doğruya taraf olmayı, vatan aşkını, kendimizi ifade edebilmeyi, güzelliği görmeyi, affetmeyi…

Benim babam, bir ovaydı, bir dağ… bir soğuk, bir sıcak… “her ortama ayak uydurun, ama önce adam olun” derdi.

Nefesi bana yeterdi… Onun olmadığı ortamlarda bile onun sözü, özü “ var”dı! aklımda.

Şimdi ben; varsam, güçlüysem, kendime bazen delice güveniyor, bazen sığ yerlerde ıslanmamak için köprüler istiyorsam, bu onun eseri.

Her “Babalar gününde, yaşadıklarımla ve babamla yüzleşirim “ve çıkıp gidişiyle”… herkesten  gizlice…

Yaşımız ilerledi, nerdeyse ulaşamadığım bir yürek, aşamadığım bir duvar kalmadı sevgi adına, ama “baba duvarları” aşılmıyor.

Hele yolları uzattıysa, bir daha geri gelmeyecek, aşılmayacak duvarlar ördüyse aranıza !

Sizin de babanızla aranızda geçenlerden kim bilir neler yapışmıştır üstünüze.

Bilin ki, hayatınızın her noktasında yürüdüğünüz görünmez adımların sahibidir onlar, tüm yaptıkları ile aslında kızlarının hayatlarında hep yaşarlar.  

Neye kime sarılırsanız sarılın, hiçbir öpücük onlarınki kadar çabuk iyileştiremez yaralarınızı… yaşıyor ve yanınızda ise sarılın babanıza, bir gün başka şeye “toprağa” sarılmak durumunda kalınca, o yaranın tedavisi olmuyor asla… 

Aslında,daha yaşarken bırakıp giden babaların da kızlarını hatırlaması için, bir günü olmalı!… yılda bir kez de olsa öpmeliler kızlarının yürek yaralarını…

“En çok kızlar ölürler babalarının ardına” babalar bir günde olsa bunu hatırlamalı…

Sahi siz,  en son ne zaman öptünüz! kızınızın yarasını…..

Siz hiç kanayan yüreğinizi sarsın, acısını dindirsin diye soğuk bir resim çerçevesinin camını öptünüz mü?

Babanız henüz “aşılmayacak duvarlar” örmemişse aranıza, onunla çatışsanız da vazgeçmeyin sarılın bu yorulmuşluğa, kırılmışlığa…. rağmen, gayret edin, atın adımlarınızı kızlar, haydin  babalarınıza..

Babanız hiç yaranızdan öptü mü?

Korkarlar babalarından ama, aslında bu korkunun altında büyük hayranlık vardır, bir de ölçüsüz,saygı ve sevgiler….Kızlar, en çok babalarına ölürler!

Ben babamı tarif ederken “gestapo” derdim… o zamanlar henüz 15 yaşında gestaponun “hem her şeyden haberi olan” hem de  “dediğim dedik, çaldığım düdük” adamlara dendiğini nerden bilebilirdim. Sadece sert duruşuna bir isimdi benimkisi!
Toplam Okunma Sayısı : 1841

GülNet İnternet Hizmetleri, GülKom Mühendislik Bilgisayar Ltd.Şti.
Gazipaşa Mah. Cudi Bey Mektep Sok.Mahmut Reis Apt. No:7 Kat:2 Daire:4 Trabzon / TÜRKİYE
Tel: +90 462 326 61 42 - Fax: 0 (462) 326 99 59
E-mail: info@visittrabzon.com