U19 Takımı, Portekiz'de düzenlenen Elit Tur'da tarihi bir başarı göstererek Avrupa Şampiyonası finallerine katılma hakkını elde etti. Danimarka ve Yunanistan karşısındaki tek farklı galibiyetlerin ardından mutlaka kazanmak zorunda olduğu maçta ev sahibi Portekiz'i 4-0'la hezimete uğratan U19 Takımımızı, Teknik Direktör Ogün Temizkanoğlu ile konuştuk. Ellerinde hem yetenek hem de karakter açısından mükemmel bir ekip bulunduğunu anlatan genç teknik adam, Türk Milli Takımı için yepyeni ve genç bir oyuncu grubunun şimdiden hazır olduğunu müjdeledi.
U19 Takımının Avrupa Şampiyonası finallerine katılma hakkını elde etmesi kamuoyunda yeterli yankıyı bulmadı. Aslında çok önemli bir başarı elde edilmişti. Bu başarının anlamından biraz söz eder misiniz?
Portekiz'le oynadığımız maçlara baktığımız zaman geçmişte çok fazla başarımız yok. Özellikle bu yaş kategorisinde futbol her sonuca açık. Ev sahibi takım olma avantajı, hakem ve seyirci faktörü gibi etkenler devreye girebiliyor. Ama biz bunların hepsinin üstesinden geldik. Açıkçası Portekiz'in ev sahibi olmanın avantajını kullanmak istemesinden endişe duyuyordum. Ama ne hakem ne de seyirci baskısı gördük. Kamuoyunun yapmış olduğu yanlış, Genç Milli Takımlarımızın fazla dikkate alınmamasıydı. Oysa bu gençler yarın A Milli Takımlarda oynayacak oyuncular. Ronaldo da Quaresma da bu takımdan geldi. Yunanistan ve Danimarka'da da ileride A milli takımlarında oynayacak oyuncular var. Aynı şekilde bizim takımımız için de böyle. Dolayısıyla bu maçların daha fazla ciddiye alınması gerekiyordu. Burada özellikle teşekkür etmem gereken kişiler, sağlık ekibinden antrenörlerimize kadar bütün ekip. Başarıdaki en büyük pay sahibi ise futbolcular. Ben bu kadar özveriyle, bu kadar yürekten oynayacaklarını tahmin etmiyordum. Ama her şey idmanda kendini belli eder zaten. Antrenmanda gözlerine baktığınızda her şeyi anlıyorsunuz.
Milli Takımlarda yeni bir yapılanmaya gidildi ve Fatih Terim'in A Milli Takımımızdaki strateji ve prensiplerinin, tüm yarışmacı Milli Takımlarımıza birebir yansıtılmasının zemini hazırlandı. Bu zeminin nasıl hazırlandığı konusunda bilgi verir misiniz?
Fatih Hoca, hazırladığı yeni projeyle U21'den itibaren Genç Milli Takımlarda, A Milli Takım hocalarını görevlendirdi. U19'un sorumlusu da Müfit Hocaydı ve onunla çok şeyi paylaştık. Takımın seçiminden idman programına ve yemeğine kadar en iyisini yapmaya çalıştık. Sadece Müfit Hocayla da değil, Genç Milli Takımlardaki tüm teknik adamlarla çok şey paylaştık. Onlara da ayrıca teşekkür ediyorum.
A Milli Takım'ın programını uyguladık
Riva kampı sırasında, A Milli Takım kamp sistematiğinin birebir uygulanması söz konusuydu. Bu sistematiğin ne olduğundan bahseder misiniz?
A Milli Takım'ın Euro 2008'deki idman programlarından tutun, futbolculara verilen vitaminlere, uyku ve dinlenmeye kadar bütün program Riva kampımızda da uygulandı. Burada Müfit Hocanın çok büyük katkısı var. Ama yine söylediğim gibi başarıdaki en önemli pay futbolculara ait.
Elit Tur'da oynadığımız maçlara gelirsek, önce Yunanistan'la karşılaştık ve 2-1 kazandık. Futbolcuların özellikle Yunanistan'la oynamaktan ötürü özel bir motivasyonu var mıydı? Maç nasıl bir havada geçti?
Çok dostça bir maç oldu. Çünkü bütün takımlar, hakemler ve delegasyon aynı otelde kaldı, aynı saatlerde yemek yedi. Dolayısıyla herkes birbiriyle arkadaş oldu. Hatta Yunanlılar, son maçta Portekiz'i yendiğimizi duyduklarında bizi otelin kapısında karşılayıp kutladı. Orada çok büyük bir dostluk ön plana çıktı. Maça gelince, Elit Turlarda ilk maçlar çok önemli. 2-0 öne geçtiğimizde bir anda geri çekilme hissine kapıldık. O maçta kötü oynadığımız, Yunanistan'ın gol pozisyonları bulduğu dönemler de oldu ama direnmesini bildik. Uzatmalarda penaltıdan bir gol yedik ve 2-1 kazandık. Bu arada Yunanlılarla güzel şeyler de paylaştık. Antrenörleri bize daha önce oynadıkları Portekiz hakkında bilgi verip yardımcı olmaya çalıştı.
Danimarka maçı 1-0 bitti. Skora bakınca zorlandığımız bir maç olduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet, daha fazla zorlandık. Portekiz'in Yunanistan'ı her halükârda yeneceğini biliyorduk ve bizim için Danimarka maçında kaybetmemek önemliydi. Berabere bile kalsak son maçta Portekiz'i yenip gruptan çıkabilirdik. Bunun da stresiyle atmosferi çok yüksek bir maç oldu. 1-0 öne geçtikten sonra galibiyeti koruma düşüncesiyle takım geri çekildi. Kenardan ne kadar takımı öne çıkarmak isteseniz de futbolcuyu saha içinde kontrol edebilmek çok kolay değil. Kalite olarak düşük bir rakibe bu nedenle pozisyon verdik. Bunun olmaması gerekiyordu ama sonuçta maçı kazanmasını bildik.
İlk iki maçta zorlandıktan sonra, bu iki takıma karşı daha rahat galibiyetler alan Portekiz'i nasıl 4-0 yenebildiniz? Üstelik Portekiz hem ev sahibi hem de oyuncu yetiştirme potansiyeli yüksek bir futbol ülkesi.
İşte futbolun güzel tarafı bu zaten. Hangi maçın hangi skorla biteceğini tahmin edemezsiniz. Portekiz maçı anlatılmaz, bir şekilde izlemeniz gerekir. 4-0'lık maçta hem oyun anlayışı hem taktik uyum açısından oyuncuların özverisi müthişti. Sercan Yıldırım, Furkan Özçal, Serkan Kurtuluş, Serdar Aziz ve diğerleri tek kişilik oynamadı. Herkes iki-üç kişilik performans gösterdi. Maçın birkaç dakikalık bölümünü sakatlık nedeniyle 10 kişi oynadık, o bölümde forvetlerimiz Onur Ayık'la Sercan Yıldırım'ın defansa gelip top çıkardığına şahit olduk. Onlar da bazı şeylere inanmışlar demek ki. Oyuncularıma hep şunu söyledim, "Benim ekibim mağlubiyeti asla kabul etmeyecek. 2-3 farklı geride olsak bile 90 dakika bitmeden asla mağlup olmayacak." Elbette bu noktada da oyuncuların bunu algılaması ve verilen taktikleri uygulaması çok önemliydi. Portekiz son 10 dakikada orta saha yayını geçtikten sonra şut atmaya başladı. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı çünkü. Bir de ilk golü çok güzel bir dakikada bulduk. 43'te golü atınca onlar şoke oldu, bizse ikinci yarıya daha moralli başladık ve yaptığımız değişikliklerle farklı bir sonuç elde ettik.
Nasıl değişiklikler yaptınız?
İlk on birin oyuncuları Tunay Torun ve Umut Sözen'i yedek bırakıp Onur Ayık'la Necip Uysal'ı oynattım. Portekiz'in başlangıçta gol atmayı ya da oyunu yavaşlatıp beraberliğe yatmayı planlayacağını öngörerek, "İlk yarıda gol yemez ve rakibi yorarsak, ikinci yarıda Tunay-Umut takviyesiyle rakibi çökertebiliriz" diye düşünmüştüm. Bunu oyuncularıma da anlattım. İkinci yarıda Tunay ve Umut'un oyuna girmesiyle de 4-0'lık farka ulaştık.
Elit Tur maçları sırasında gollerin birisi hariç tümünü ikinci yarılarda atmamız nasıl açıklanabilir?
Oyuncularıma hep söylediğim bir şey var, "Başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar oyun disiplinimiz bozulmayacak." İkinci yarıda sahaya çıkarken bizim oyuncularımız için oyun sanki yeni başlıyormuş gibiydi. İşte onların bu istek, arzu, özveri ve "Başaracağız" düşünceleri çok güzeldi. Bir de gerçekten çok kaliteli bir ekibe sahibiz.
Bu ekiple sırtımız yere gelmez
Aslında bu yaşlardaki oyuncularda zaman zaman davranış bozuklukları gözlenir. U19 Takımımız açısından bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Evet, arada bu tip 1-2 oyuncu çıkabilir. Ama bu grup, arıza çıkaran oyuncuyu arasına almıyor. Bu sefer o oyuncu hatasını anlıyor ve gruba uyum sağlıyor. Serkan Kurtuluş, Serdar Aziz, Sercan Yıldırım, Tunay Torun, Furkan Özçal, Umut Sözen gibi hem karakter hem de oyunculuk anlamında üst düzey oyunculara sahipseniz, büyük avantajınız var demektir. Ağabey konumundaki bu oyuncular olayın ciddiyetini kavradığında, diğerleri de onlara uyum sağlıyor. Böyle bir ekibi oluşturduğunuz zaman "Sırtım hiçbir zaman yere gelmez" diyorsunuz.
Elit Tur'da üç rakibi geride bırakırken bizim takımımızı diğerlerinden ayıran en önemli özellik neydi?
En önemli özelliğimiz ekip olmamız, birbirimizi tamamlamamız ve onlardan çok daha fazla istememizdi. Oyuncu kalitesi açısından da biz daha kaliteli bir takımdık. Portekiz'de bir-iki kaliteli oyuncu vardı ama bizim 19 oyuncumuz da kaliteliydi.
Oyuncularımızın gördüğü ilgi nasıldı?
Özellikle Danimarka ve Yunanistan'ın antrenörleri takımımız çok beğendiklerini söylediler. Çünkü oyuncularımız saha içinde ve dışında hiçbir taşkınlığı olmadı. Sürekli takım halinde hareket ettiler. Mesela yemeğe bile bizimkiler takım halinde inerken, onlar tek tek veya ikişer-üçer kişilik gruplar halinde geliyordu. Bizim takım ruhumuz ve disiplinimiz diğerlerinden çok farklıydı. Benim futbol oynadığım dönemde genellikle masör odasında toplanırdık. Bu takımda da aynı şeyi gördüm. Masör odasında toplanıp muhabbet ediyorlar, oynadıkları maçı veya bir gün sonra çıkacakları karşılaşmayı konuşuyorlar. Kendi aralarında özeleştiri yapıyorlar.
Furkan, Aurelio'dan daha iyi olacak
Bu yaş gruplarında yarışmak önemli ama bir de yukarıya oyuncu vermek gibi bir sorumluluk var. Mesela Sercan Yıldırım U19 Elit Tur'dan gelip A Milli Takım kadrosuna gitti. Serdar Aziz, Serkan Kurtuluş, Furkan Özçal da Ümit Milli Takım kadrosuna alındı. Demek ki bu takım oyuncu üretimine de müsait.
Çok müsait. Mesela Serdar Aziz'i alın, A takıma koyun. Yani Portekiz'de öyle bir performans gösterdi. Furkan'a bakıyorum, bence bir Aurelio geliyor. Hatta ondan daha da iyi olacak. Orta sahanın ortasında oynuyor ve top geçirmiyor. Müthiş mücadele ediyor ve topu kalenizden uzak tutuyor. Bu başarının arkasında istek ve arzunun yanı sıra özverinin payı da büyük diyorum ya… Mesela Furkan'ın arka adalesinde, Özgür'ün belinde problem vardı. Ama bu oyuncular müthiş bir fedakârlık gösterdi. Ben kenarda yüzlerindeki ifadeden çektikleri acıyı görüp "Seni çıkarayım" diyorum, onlar, "Ben sağlamım, sakın çıkarma" diye işaret veriyor. Bu özveri de bizim takımın en ayırt edici özelliklerinden birisiydi.
Oyuncular üzerinden gitmeyi sürdürelim isterseniz.
Sercan zaten A Milli Takım'da, Serkan Kurtuluş Galatasaray'da oynuyor. Özgür Çek Fenerbahçe'de forvet oynuyor ama bizde sol bek olarak görev yapıyor, çok iyi bir oyuncu. Bursasporlu Eren çok süratli bir oyuncu ve mutlaka iyi futbolcu olacak. Karşıyakalı Rıdvan var onun da geleceği çok aydınlık.
Almanya'dan gelen Tunay ve Onur'u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tunay Hamburg'da, Onur ise Werder Bremen'de oynuyor ve çok kaliteli futbolcular. İkisi de Milli Takım'ı çok fazla hissediyor ve sahipleniyor. A Milli Takım'a gerçekten de çok kaliteli ve harika bir jenerasyon geliyor. Fatih Terim Hocamızın araya serpiştireceği oyuncularla birlikte çok başarılı olacaklarına inanıyorum. Hem futbolculuk kumaşları hem de insanlık kaliteleriyle gerçekten mükemmel bir jenerasyon var elimizde.
Avrupa Şampiyonası'ndan neler bekliyorsunuz?
Klasik bir tabir vardır "En iyisi yapmaya çalışacağız" denir, biz yapmaya çalışmayacağız, yapacağız. Rakipler çok daha zorlu olacak. İspanya, Sırbistan, İngiltere, Fransa, Ukrayna, Rusya, İsviçre gibi çok güçlü rakipler var. Baktığınızda altyapıları çok güçlü ülkeler bunlar. Daha zorlu ve kaliteli rakiplerle oynayacağız ama biz bu takım ruhunu devam ettirirsek Ukrayna'daki finallerden de başarıyla döneriz.
Şampiyona Temmuz sonunda başlıyor ve Ağustos başında sona eriyor. Dönem olarak biraz biçimsiz değil mi?
Hayır, bana göre avantajlı bir dönem. Çünkü oyuncular hem dinlenmiş hem de kulüplerinde sezonu açmış ve antrenman yemiş olarak gelecekler. Finaller Ukrayna'da olduğu için iklim de sorun olmayacak. Fatih Hoca uygun görürse, şampiyona öncesi Ukrayna'da kamp yapmayı da düşünüyoruz.
Finaller 21 Temmuz'da başlıyor
U19 Takımımızın da yer alacağı Avrupa Şampiyonası finalleri Ukrayna'da 21 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek. Turnuvaya ev sahipliği yapacak olan Ukrayna ve Portekiz'deki Elit Tur'dan grup birincisi olarak çıkan Türkiye'nin yanı sıra Sırbistan, Fransa, İspanya, Rusya, İngiltere ve İsviçre, Avrupa Şampiyonluğu için mücadele edecek. U19 Takımımız, 12 Haziran'da çekilen kurada A Grubu'nda Rusya, İsviçre ve İspanya ile eşleşti. B Grubu'nda ise Fransa, Sırbistan, İngiltere ve Ukrayna yer aldı. Gruplarında ilk iki sırayı alacak takımlar yarı finale yükselecek. Avrupa Şampiyonu'nu belirleyecek final maçı ise 2 Ağustos'ta oynanacak.